adtech

31 Aralık 2010 Cuma

2011

Allahım herkese afiyet versin, 
sağlık ve huzur versin, 
Aşsızlara aş,
eşsizlere eş, 
İşsizlere iş versin. 
İsteyene ikiz, üçüz, bebek versin. 
Canı çekene bavul dolusu 
( hadi çok olmasın çanta; 
ya da bilemedin, cüzdan dolusu) 
200 lük banknot versin.
Amin
 
.

30 Aralık 2010 Perşembe

Baharatlı çubuklar



Kızımın doğum günü yaklaşırken Çocukla cocuk blogdaşımdan görmüştüm.
Yaptım ve aynen ben de bayıldım.
Ve fakat her zaman olduğu gibi bişeyleri değiştirdim ve " İYİ Kİ DE YAPTIM" .
 Yaptığım değişiklik tamamen "şeklen " bu defa.

Baharatlı Çubuklar, Kareler


1 paket margarin
1 çay bardağı sıvıyağ
2 çay bardağı yoğurt
1 çay bardağı şeker
2 tatlı kaşığı biber salçası
( ben 4 kaşık kadar koydum, daa güzel oldu :))
2 tatlı kaşığı köfte baharı
2 paket kabartma tozu
2 yumurta sarısı içine akı dışına
1 tatlı kaşığı tuz
Aldığı kadar un

Hamur ele yapışmayacak oluncaya kadar un ekleyin ve yoğurun.
( Size bi PÜF NOKTASI ; 1. Eğer elleriniz sıcak ise hamuru yumuşatacağı için fazlaca un koyma riskiniz vardır ki bu da oranı aşmanıza  ve de KAZIK gibi kurabiyeler yapmanıza sebep olabilir. Bunun üstesinden gelmek için  üzeri kapatılmış yada streç filme sarılmış hamuru buzdolabında  en az yarım saat bekletip öyle devam edin yoğurmaya.
2. bi yolda hamuru yoğurmaya başlarken sıvıları eklemeden önde 
margarini kurularla karıştırıp tezgah üzerinde kese kese küçültüp bi anlamda yoğurma yapmaktır)
Daha sonra hamuru çok az un serperek merdane ile açıp 
Tırtıklı ( dişli) hamur ruleti ile kestim ve sonuçta baharatlı çubuklar ile 
minik küçük tefecik kareler elde edin.

Sonrasında malum yağlı kağıda dizip üzerleri hafif tulza çırpılmış yumurta akı ile yağlayıp en üste de bolca haşhaş serpiyosunuz.

Vallaha anlatamam nası tatlı nası güzel oldu.


İsteyen Çocukla çocuk a da sorabilir, o da bayılmış çünkü.
Herkese peteğimden kova kova bal, Öptüm :))






.

27 Aralık 2010 Pazartesi

Zeytin dediğin bu imiş de kimse bize dememiş


Yaşadığım memleketlere bayılıyorum.

Başka şeyleri neyse de ilk damak zevkleri balıklama dalar bizim evimize, hayatımıza....
 İşte Osmaniye ya da Çukurova'nın bize kattığı muhteşem bi lezzet ev yapımı, kırılmış zeytin...
Kendileri tarafımdan özel çekiç olmadığı için mermerle fena halde dövülüp; görüldüğü gibi her yanı kırılıp misler gibi sularda yatırılıp, acısı hiç kalmayacak kadar çıkartılıp şahane salamuralara konmuş ve şu aralarda minnet ve afiyetle tüketiliyorlar.
Bu arada da hep beraber farkediyoruz ki " SİYAH ZEYTİN DE NEDİR? " diyecek kadar sever oluyoruz bu şahane şeyi...
Ah  canım arkadaşlarım isterdim ki siz de Peteğime yakın olun da  bu mükemmel tadı tadabilin.
Neyse o  olmasada ben den size Pteğimden bolca bal....
Afiyet şeker; sağlık ve sıhhat olsun :))
Sevgiler Çalışkan...

.

22 Aralık 2010 Çarşamba

Hayat sana bi gol daha attım :))

Seslendirdiğim son kitabı hazırlarken ( işte tam da burada attım golü) bişey keşfettim ve çok duygulandım, gururlandım, Ezildim.
Kitapları seslendirmemi isteyen Eğitmenin de bi görme engelli oluşu yaşattı bana bu duyguları. Ne kadar hayra oldum kendisine bilemezsiniz. Şimdi izninizle Sizlerde hayran olun diye   http://engelsizteknoloji.blogcu.com adresinde yayınlana yazıyı aktarıyorum.

FUTBOL OYNARKEN GÖZLERİNİ KAYBETTİ

Dünyada 37 milyon görmeyen, 124 milyon da az gören yaşıyor. Türkiye’de ise 750 bin görme engelli var. Onların yüzde 25’i doğuştan, yüzde 75’i de geçirdiği bir hastalık sebebiyle görme yetisini kaybetmiş. Yıllardır tüm dünya 12 Ekim’i ‘Dünya Görme Günü’ olarak kutluyor. Türkiye’de ise 2006 yılından bu yana kutlanıyor bu anlamlı gün. Biz de 12 Ekim’i vesile bilerek hayata bir adım geriden başlayıp çok ilerilere gidebilmiş görme engellilerle, başarı hikâyelerini ve bu uğurda yaşadıkları zorlukları konuştuk...

14 yaşına kadar hiçbir engeli olmadan yaşayan biri, bir anda göremezse ne yapar? Bu sorunun cevabını Altınokta Körler Rehabilitasyon Merkezi’nin Zeki Akkök Masaj Eğitim ve Uygulama Bölümü sorumlusu Hakan Erdem’in hayatında bulmak mümkün… 14 yaşında, yerinde duramayan futbol âşığı biridir Erdem. Hayatının son profesyonel maçında havadan gelen topu karşılamak için yükselir. Top o kadar sert atılmıştır ki yüzüne gelir gelmez gözü kararır. Bu durumun geçici olduğunu düşünerek kimseye söylemez.

Aradan haftalar geçer. Fakat gözlerindeki karanlık perde kalkmaz. Gündelik hayatı biraz daha zorlaşır. Mesela, annesi yer sofrası hazırladığında görmeyip yemeklerin içine girer. Kendi bakımını yapmakta zorlansa da ser verir, sır vermez. Olayın patlama noktası ise hayli ilginçtir. Okul merdivenlerini zar zor inen Hakan, öğretmeninin merdivenlerden yuvarlanmasına sebep olur. Öğretmen: “Kör müsün oğlum?” deyince; “Evet göremiyorum” der. Bunun üzerine okul müdürü ve öğretmenler devreye girer. Anne-babasına Hakan’ın durumu anlatılır. Soluğu Malatya Devlet Hastanesi’nde alırlar. Acı gerçeği orada öğrenirler: “Hakan’ın gözlerindeki retina yırtılmış. Şu an yüzde 30 görüyor. İlerleyen yaşlarda hiç görmeyebilir.” Babası oracıkta yığılıp kalır ve ilk kalp krizini geçirir.

8 kardeş arasındaki tek görme engelli Hakan Erdem, zor günler yaşar. Babası ilkokul mezunudur. Fakat oğlunun sağlığına kavuşup eğitimine devam etmesini can-ı gönülden ister. Tedavi için Ankara Göz Bankası’na giderler. Sosyal güvenceleri yoktur. Babası bütün mal varlığını oğlu için harcar. Uzun süren ameliyatlardan sonra Hakan’ın gözleri yüzde 10 açılır. Mesela televizyonu görür ama içindekileri seçemez. Kitabı algılar; ama yazıları göremez.

OKULUNU BIRAKMAK ZORUNDA KALDI

Hayata hafif puslu bakmaya alışsa da futbol arkadaşları tarafından dışlanmaya başlar Hakan. Yaşadığı duygusal çalkantılar, arkadaşlarından tamamen kopmasına ve orta ikinci sınıfta okulunu bırakmasına sebep olur. Eğitimine devam etmek içinse tek seçenek körler okuludur. Başvurur, kontenjanın dolu olduğu söylenir. “Gel” dediklerinde ise 17’sinde bir delikanlıdır. Gitmekten vazgeçer. Bir yıl sonra İstanbul’a gelir. Dışarıdan bitirme sınavlarına girerek önce ortaokulu sonra da liseyi bitirir. Bu esnada dünyaca ünlü masör Prof. Dr. Zeki Akkök’le tanışır ve onun öğrencisi olur. Kendini en iyi şekilde yetiştirmeye çalışır. Bir yandan da Eskişehir Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü kazanıp tahsiline devam eder. “Başarmak benim için önemliydi” diyor Hakan: “Aileme yük olmak istemiyordum. Görme engelli olduktan sonra babamdan hiç harçlık istemedim.”

Hakan Erdem, kısa sürede kendini toparlamış. Futbol sevgisini yüzmeye vermiş. 50 metre serbestte 12 kez Türkiye birincisi olmuş. Kurbağalamada da 3’üncülükleri var. Görme engelli olması da hayli ilginçlik katıyor mesleğine. Ayrıca Türkiye’de en uzun ve tek resmi masörlük kursunun da sorumlusu şimdi. Şimdiye kadar 94 görme engelli gence masörlük eğitimi vererek iş hayatına atılmalarına vesile olmuş. Kendi mesleğiyle alakalı tüm eğitim programlarını, seminerleri takip ediyor. Eşi Elif Hanım da çok az görüyor. Bir fark var aralarında: Hakan Bey, akşamları hiç göremiyor. Kızları Dilara (3) anne-babasının göremediğinin farkında. Mesela babası bir şey istediğinde götürüp eline veriyor, uzatmıyor. Dolaşmaya çıktıklarında önlerine çıkan çukurları söylüyor. Yerde oyun oynarken “Burada ben varım” diyor. Hakan Bey ilk zamanlar Dilara’nın hassasiyetinden çok etkilenmiş. “Allah büyük, yardım ediyor.” diyor. Ona göre tüm bunlar Allah’ın bir hikmeti…



Daha başakaları da var.
Devamı için lütfen http://engelsizteknoloji.blogcu.com 
sitesine gidin....

21 Aralık 2010 Salı

Geleceğin Suçlusunu Yetiştirmenin En Basit Kuralları....

- Daha küçükken çocuğa istediği her şeyi vermeye başlayın! Bu şekilde o,
herkesin onun geçimini sağlamak zorunda olduğuna inanacaktır.

- Kötü sözler söylediği zaman gülün! Böylece o kendisinin akilli olduğuna

inanacaktır.

- Ona düşünmeyi ve beynini kullanmayı hiç öğretmeyin! 21 yaşına gelince

kendi kararlarını, kendisi versin diye bekleyin!

- Yerde bıraktığı her şeyi kaldırın; kitaplarını, ayakkabılarını,

kıyafetlerini, onun için her şeyi siz yapın ki; o bütün sorumluluklarını
başkalarına yüklemeye alışsın!

- Onun gözünün önünde sık sık kavga edin ki; bu sayede aile bir gün

parçalanırsa çok fazla üzülmesin.

 
 - Ona istediği kadar harçlık verin ki; hiçbir zaman kendi parasını
kazanmanın ne olduğunu öğrenmesin.

- Yiyecek, giyecek ve konforla ilgili bütün arzularını yerine getirin

ki; istediklerine ulaşmak için çalışmak gerektiğini öğrenmesin.

- Komşulara, öğretmenlere, polislere karşı daima onun tarafını tutun ki,
onların hepsine karşı peşin hükümleri oluşsun.

- Bütün bunları ve benzerlerini yaparak yetiştirdiğiniz çocuğunuz bir

gün suç islerse, kendisinden özür dileyin! Ama onu felaket dolu bir hayata
hazırladığınız için kendinize teşekkür etmeyi ihmal etmeyin!!

Bu belge ABD Houston Polis Müdürlüğü tarafından hazırlanmış ve kentteki

tüm evlere ve okullara dağıtılmıştır.