adtech

31 Aralık 2010 Cuma

2011

Allahım herkese afiyet versin, 
sağlık ve huzur versin, 
Aşsızlara aş,
eşsizlere eş, 
İşsizlere iş versin. 
İsteyene ikiz, üçüz, bebek versin. 
Canı çekene bavul dolusu 
( hadi çok olmasın çanta; 
ya da bilemedin, cüzdan dolusu) 
200 lük banknot versin.
Amin
 
.

30 Aralık 2010 Perşembe

Baharatlı çubuklar



Kızımın doğum günü yaklaşırken Çocukla cocuk blogdaşımdan görmüştüm.
Yaptım ve aynen ben de bayıldım.
Ve fakat her zaman olduğu gibi bişeyleri değiştirdim ve " İYİ Kİ DE YAPTIM" .
 Yaptığım değişiklik tamamen "şeklen " bu defa.

Baharatlı Çubuklar, Kareler


1 paket margarin
1 çay bardağı sıvıyağ
2 çay bardağı yoğurt
1 çay bardağı şeker
2 tatlı kaşığı biber salçası
( ben 4 kaşık kadar koydum, daa güzel oldu :))
2 tatlı kaşığı köfte baharı
2 paket kabartma tozu
2 yumurta sarısı içine akı dışına
1 tatlı kaşığı tuz
Aldığı kadar un

Hamur ele yapışmayacak oluncaya kadar un ekleyin ve yoğurun.
( Size bi PÜF NOKTASI ; 1. Eğer elleriniz sıcak ise hamuru yumuşatacağı için fazlaca un koyma riskiniz vardır ki bu da oranı aşmanıza  ve de KAZIK gibi kurabiyeler yapmanıza sebep olabilir. Bunun üstesinden gelmek için  üzeri kapatılmış yada streç filme sarılmış hamuru buzdolabında  en az yarım saat bekletip öyle devam edin yoğurmaya.
2. bi yolda hamuru yoğurmaya başlarken sıvıları eklemeden önde 
margarini kurularla karıştırıp tezgah üzerinde kese kese küçültüp bi anlamda yoğurma yapmaktır)
Daha sonra hamuru çok az un serperek merdane ile açıp 
Tırtıklı ( dişli) hamur ruleti ile kestim ve sonuçta baharatlı çubuklar ile 
minik küçük tefecik kareler elde edin.

Sonrasında malum yağlı kağıda dizip üzerleri hafif tulza çırpılmış yumurta akı ile yağlayıp en üste de bolca haşhaş serpiyosunuz.

Vallaha anlatamam nası tatlı nası güzel oldu.


İsteyen Çocukla çocuk a da sorabilir, o da bayılmış çünkü.
Herkese peteğimden kova kova bal, Öptüm :))






.

27 Aralık 2010 Pazartesi

Zeytin dediğin bu imiş de kimse bize dememiş


Yaşadığım memleketlere bayılıyorum.

Başka şeyleri neyse de ilk damak zevkleri balıklama dalar bizim evimize, hayatımıza....
 İşte Osmaniye ya da Çukurova'nın bize kattığı muhteşem bi lezzet ev yapımı, kırılmış zeytin...
Kendileri tarafımdan özel çekiç olmadığı için mermerle fena halde dövülüp; görüldüğü gibi her yanı kırılıp misler gibi sularda yatırılıp, acısı hiç kalmayacak kadar çıkartılıp şahane salamuralara konmuş ve şu aralarda minnet ve afiyetle tüketiliyorlar.
Bu arada da hep beraber farkediyoruz ki " SİYAH ZEYTİN DE NEDİR? " diyecek kadar sever oluyoruz bu şahane şeyi...
Ah  canım arkadaşlarım isterdim ki siz de Peteğime yakın olun da  bu mükemmel tadı tadabilin.
Neyse o  olmasada ben den size Pteğimden bolca bal....
Afiyet şeker; sağlık ve sıhhat olsun :))
Sevgiler Çalışkan...

.

22 Aralık 2010 Çarşamba

Hayat sana bi gol daha attım :))

Seslendirdiğim son kitabı hazırlarken ( işte tam da burada attım golü) bişey keşfettim ve çok duygulandım, gururlandım, Ezildim.
Kitapları seslendirmemi isteyen Eğitmenin de bi görme engelli oluşu yaşattı bana bu duyguları. Ne kadar hayra oldum kendisine bilemezsiniz. Şimdi izninizle Sizlerde hayran olun diye   http://engelsizteknoloji.blogcu.com adresinde yayınlana yazıyı aktarıyorum.

FUTBOL OYNARKEN GÖZLERİNİ KAYBETTİ

Dünyada 37 milyon görmeyen, 124 milyon da az gören yaşıyor. Türkiye’de ise 750 bin görme engelli var. Onların yüzde 25’i doğuştan, yüzde 75’i de geçirdiği bir hastalık sebebiyle görme yetisini kaybetmiş. Yıllardır tüm dünya 12 Ekim’i ‘Dünya Görme Günü’ olarak kutluyor. Türkiye’de ise 2006 yılından bu yana kutlanıyor bu anlamlı gün. Biz de 12 Ekim’i vesile bilerek hayata bir adım geriden başlayıp çok ilerilere gidebilmiş görme engellilerle, başarı hikâyelerini ve bu uğurda yaşadıkları zorlukları konuştuk...

14 yaşına kadar hiçbir engeli olmadan yaşayan biri, bir anda göremezse ne yapar? Bu sorunun cevabını Altınokta Körler Rehabilitasyon Merkezi’nin Zeki Akkök Masaj Eğitim ve Uygulama Bölümü sorumlusu Hakan Erdem’in hayatında bulmak mümkün… 14 yaşında, yerinde duramayan futbol âşığı biridir Erdem. Hayatının son profesyonel maçında havadan gelen topu karşılamak için yükselir. Top o kadar sert atılmıştır ki yüzüne gelir gelmez gözü kararır. Bu durumun geçici olduğunu düşünerek kimseye söylemez.

Aradan haftalar geçer. Fakat gözlerindeki karanlık perde kalkmaz. Gündelik hayatı biraz daha zorlaşır. Mesela, annesi yer sofrası hazırladığında görmeyip yemeklerin içine girer. Kendi bakımını yapmakta zorlansa da ser verir, sır vermez. Olayın patlama noktası ise hayli ilginçtir. Okul merdivenlerini zar zor inen Hakan, öğretmeninin merdivenlerden yuvarlanmasına sebep olur. Öğretmen: “Kör müsün oğlum?” deyince; “Evet göremiyorum” der. Bunun üzerine okul müdürü ve öğretmenler devreye girer. Anne-babasına Hakan’ın durumu anlatılır. Soluğu Malatya Devlet Hastanesi’nde alırlar. Acı gerçeği orada öğrenirler: “Hakan’ın gözlerindeki retina yırtılmış. Şu an yüzde 30 görüyor. İlerleyen yaşlarda hiç görmeyebilir.” Babası oracıkta yığılıp kalır ve ilk kalp krizini geçirir.

8 kardeş arasındaki tek görme engelli Hakan Erdem, zor günler yaşar. Babası ilkokul mezunudur. Fakat oğlunun sağlığına kavuşup eğitimine devam etmesini can-ı gönülden ister. Tedavi için Ankara Göz Bankası’na giderler. Sosyal güvenceleri yoktur. Babası bütün mal varlığını oğlu için harcar. Uzun süren ameliyatlardan sonra Hakan’ın gözleri yüzde 10 açılır. Mesela televizyonu görür ama içindekileri seçemez. Kitabı algılar; ama yazıları göremez.

OKULUNU BIRAKMAK ZORUNDA KALDI

Hayata hafif puslu bakmaya alışsa da futbol arkadaşları tarafından dışlanmaya başlar Hakan. Yaşadığı duygusal çalkantılar, arkadaşlarından tamamen kopmasına ve orta ikinci sınıfta okulunu bırakmasına sebep olur. Eğitimine devam etmek içinse tek seçenek körler okuludur. Başvurur, kontenjanın dolu olduğu söylenir. “Gel” dediklerinde ise 17’sinde bir delikanlıdır. Gitmekten vazgeçer. Bir yıl sonra İstanbul’a gelir. Dışarıdan bitirme sınavlarına girerek önce ortaokulu sonra da liseyi bitirir. Bu esnada dünyaca ünlü masör Prof. Dr. Zeki Akkök’le tanışır ve onun öğrencisi olur. Kendini en iyi şekilde yetiştirmeye çalışır. Bir yandan da Eskişehir Anadolu Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’nü kazanıp tahsiline devam eder. “Başarmak benim için önemliydi” diyor Hakan: “Aileme yük olmak istemiyordum. Görme engelli olduktan sonra babamdan hiç harçlık istemedim.”

Hakan Erdem, kısa sürede kendini toparlamış. Futbol sevgisini yüzmeye vermiş. 50 metre serbestte 12 kez Türkiye birincisi olmuş. Kurbağalamada da 3’üncülükleri var. Görme engelli olması da hayli ilginçlik katıyor mesleğine. Ayrıca Türkiye’de en uzun ve tek resmi masörlük kursunun da sorumlusu şimdi. Şimdiye kadar 94 görme engelli gence masörlük eğitimi vererek iş hayatına atılmalarına vesile olmuş. Kendi mesleğiyle alakalı tüm eğitim programlarını, seminerleri takip ediyor. Eşi Elif Hanım da çok az görüyor. Bir fark var aralarında: Hakan Bey, akşamları hiç göremiyor. Kızları Dilara (3) anne-babasının göremediğinin farkında. Mesela babası bir şey istediğinde götürüp eline veriyor, uzatmıyor. Dolaşmaya çıktıklarında önlerine çıkan çukurları söylüyor. Yerde oyun oynarken “Burada ben varım” diyor. Hakan Bey ilk zamanlar Dilara’nın hassasiyetinden çok etkilenmiş. “Allah büyük, yardım ediyor.” diyor. Ona göre tüm bunlar Allah’ın bir hikmeti…



Daha başakaları da var.
Devamı için lütfen http://engelsizteknoloji.blogcu.com 
sitesine gidin....

21 Aralık 2010 Salı

Geleceğin Suçlusunu Yetiştirmenin En Basit Kuralları....

- Daha küçükken çocuğa istediği her şeyi vermeye başlayın! Bu şekilde o,
herkesin onun geçimini sağlamak zorunda olduğuna inanacaktır.

- Kötü sözler söylediği zaman gülün! Böylece o kendisinin akilli olduğuna

inanacaktır.

- Ona düşünmeyi ve beynini kullanmayı hiç öğretmeyin! 21 yaşına gelince

kendi kararlarını, kendisi versin diye bekleyin!

- Yerde bıraktığı her şeyi kaldırın; kitaplarını, ayakkabılarını,

kıyafetlerini, onun için her şeyi siz yapın ki; o bütün sorumluluklarını
başkalarına yüklemeye alışsın!

- Onun gözünün önünde sık sık kavga edin ki; bu sayede aile bir gün

parçalanırsa çok fazla üzülmesin.

 
 - Ona istediği kadar harçlık verin ki; hiçbir zaman kendi parasını
kazanmanın ne olduğunu öğrenmesin.

- Yiyecek, giyecek ve konforla ilgili bütün arzularını yerine getirin

ki; istediklerine ulaşmak için çalışmak gerektiğini öğrenmesin.

- Komşulara, öğretmenlere, polislere karşı daima onun tarafını tutun ki,
onların hepsine karşı peşin hükümleri oluşsun.

- Bütün bunları ve benzerlerini yaparak yetiştirdiğiniz çocuğunuz bir

gün suç islerse, kendisinden özür dileyin! Ama onu felaket dolu bir hayata
hazırladığınız için kendinize teşekkür etmeyi ihmal etmeyin!!

Bu belge ABD Houston Polis Müdürlüğü tarafından hazırlanmış ve kentteki

tüm evlere ve okullara dağıtılmıştır.

18 Kasım 2010 Perşembe

ET SUYU BULYON ( EV YAPIMI)

Efendiiim,


Bu benim süper buluşum, naçizane, şifa kaynağım, yavrucuğmun sıhhatine eklediğim bir damla....
Şimdi hazır KURBAN BAYRAMI iken vve de evde Booooolca kemik varken tavsiyemi tekrar edeyim dedim, şifa niyetine :))))

Biz Kayserililerin, "aaa, bak mutlaka çocuğa ilikli kemik suyu içir,çok faydalıdır." İfadeleri üzerine uydurduğum bişey.

Öncelikle Kurban Bayramında mutlaka yaparım,onu bitirince de kasaptan ilikli kemik alıp yaparım.

Bu bayramda yine Kızımın bi tanecik babası kurban etleri ile birlikte hissemize düşen kocaman eklem yerlerini toplayıp getirdi. Ben bu işlemi 2 ya da üç defada bitirebiliyorum. Biraz uzun zahmetli ama çok lezzetli, bunu da bilin yani..

Düdüklü tencerenin alabildiği kadar kemiği koyup üzerine bolca su ekliyorum. İçine çok az kekik ve -eğer eserse 1-2 tane defne yaprağı- atıyorum. Kemikler, etler liğme liğme oluncaya kadar pişiyor.Benim düdüklüm tefal, onda en az 1 saat kaynatıyorum. Pişme kriteri ne tahmin edin.Koku iyice ağırlaşıp,pişmiş; dağılmış et gibi kokacak... :)))

Ardından eğer kemikte et çoksa akşam yemeği olarak, yanına hemen bir bulgur pilavı yapıp;yiyip,o işi de beleşe getiriyorum. (siz de yapın,çok kolay oluyor) Yok eğer kasaptan aldıysanız kemiği zaten bırak eti, kırmızı noktaları mercekle buluyosun...

Yemeğe koyarken her ne kadar temizleseniz de kemik üzerinde az da olsa kalan et ve yağlar var ya bize lazım olan işte onlar.

O kısımları güzelce temizleyip,kemiğin içinden iliği pipet vs. yardımı ile çıkarıp robota atıyorum. Bi güzel macun haline geliyor. Macunun içine karabiber, kırmızı biber, zencefil, toz kırmızı biber, sarımsak tozu (tercihim toz olandan yana) gibi evde bulduğum her çeşit baharattan çaykaşığının ucu ile atıyorum. Asla daha fazla olmasın koku garipleşir yoksa.

Daha sonra bu karışıma kemik suyundan 1 bardak kadar ekleyip bir kaç tur daha döndürüyorum ki macunun kıvamı yumuşasın.

Bu karışımı kare ya da dikdörtgen bir borcam kaba koyup üzerine kemik suyunun kalanını ekleyip güzelce karıştırıyorum.Siz bunları yaparken kemik suyu yağları donabilir,ocakta 1dk ısındığında hemen geri çözülür.

Sonra tüm karışımı dondurucuda 1 gece bekletip,dışarı çıkarıyorum. Yaklaşık 5 dk sonra kesme tahtası üzerine ters çevirip;küçük bulyon tablet boyutunda kesiyorum.Çabucak bu işi yapıp buzdolabı poşetine koyup, Hooop yeniden buzluğa...
VE İŞTE SONUUUÇÇ.........


Her yemeğe 1-2 tablet atınca yemek,enteresan bi aroma ve mükümmel şifa özelliği kazanıyor. Ha bir de şu önemli ki; et suyu bence çok ağırdır. Ben direk haşlanmış et veya kemik suyu ile yapılmış yemekleri yiyemem. Ama bu bambaşka bişey oluyor ve sadece aroma katıyor.Üstelik gerçekten içim rahat ediyor Beril'im,kuzumun şifası için bişeyler yaptım diye.Tabi canım kocamın da :)))

9 Kasım 2010 Salı

Allah Rahmet Eylesin















10 Kasım 2010 saat 09.05 de Ruhuna El- Fatiha....
Bugün profilimde  "İnsanım, Kadınım, Örtmenim, öğrenciyim, anneyim, eşim, evladım, Müslümanım, Laikim, Atatürkçüyüm, Feministim, gelenekçiyim, Galiba tüm karmaşası ve muhteşem harmanı ile tam anlamı ile TÜRKüm, mükemmel değil ama İnşallah vasat da değilim. Bi de hakkaten; çok ilgili, az bilgili yok yok çok bilgili :))); Çapçalışkan, çalışkan bi arıyım." yazan bu ifade bana sana olan minnet duygumu hatırlatıyor.
Sen ve silah arkadaşların ve de fikirdaşların sayesinde, tüm şehitlerimizle birlikte; harcadığın ömrünle ben bugün kadın, öğretmen, anne, eş ve evlat olurken aynı zamanda HÜR, FEMİNİST, DİNDAR ve MÜSLÜMAN olabildiğimi biliyorum.
Bu sebeple 10 Kasım 2010 saat 09.05 te SİRENLER çalarken sana ve TÜM ŞEHİTLERİMİZE dualarımı yolluyorum.
Allahım kabul etsin, Mekanınız cennet olsun İNŞALLAH....


.

30 Ekim 2010 Cumartesi

Deichmann'ı seviyorum

Seviyor ve seviliyorum,
Ben onu seviyorum
Fiyatlarını seviyorum
Modellerini seviyorum.
Ah Allah'ım DEİCHMANN'I çok çok seviyorum.
O da beni seviyor
Ucuz oluyor
Kaliteli oluyor Hepsinden önemlisi  AYAĞIMA OLUYOR :))))

29 Ekim 2010 Cuma

Biz Yapıyoruz



Dünya Engelliler Merkezi Genel Başkanı Nedim Kılıç, " ilk kez İstanbul Ataşehir Belediyesi ile işbirliği yapılarak, Dünya Engelliler Merkezi olarak Edirne'den Kars'a bütün duyarlı insanlarımıza duyurmak amacıyla tane tane kapak toplamaya başladık.Geri dönüşümlü olmak üzere plastikten oluşan kapaklar toplatılarak, bütün toplanan kapaklar doğrultusunda engellilere Tekerlekli Sandalye ve ihtiyaçları olan malzemeler olarak geri dönecektir.Buradan Kars'taki bütün kurumlara seslenerek kapak toplama kapsamında yardımcı olmalarını rica ediyoruz " dedi.Ayrıca Kılıç kampayanın Amerikalı sivil toplum örgütü tarafından desteklendiğini ve şimdiye kadar yaklaşık 3.500 kapak tekerlekli sandalye dağıtıldığını belirtti.



Şimdi Yolda yürüyorsunuz bir pet şişe gördünüz (markası kesinlikle önemli değil herhangi bir marka olabilir) eğilin ve kapağını alın.Evinizde bir torbaya doldurun.100 tane 50 tane 500 tane nekadar olursa şu mübarek ayda bir engelliyi mutlu etmiş olucaksınız.Çorbada sizinde tuzunuz olacak.Unutmayın her 250 KG kapağa 1 tekerlekli sandalye verilecek.VE ŞUNUDA UNUTMAYIN: HER SAĞLIKLI İNSAN (BİZLER) BİR ENGELLİ ADAYIDIR.

Bu kampanyayı her ilde başka başka kurumlar öncü olmak sureti ile yürütüyor galiba; zira Osmaniye İbn-i  Sina Hastanesi  ya da Kayseri de Erciyes Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi üstlenmiş.


Herneyse Biz de TÜYSÜZ İKÖĞRETİM OKULU olarak en azından kapak topluyoruz. Size de tavsiye ederiz :)))



.

Sözün Özü

Yaşasın Türk Milleti...
Yaşasın Cumhuriyet.....
{ Fazla söze ne hacet..}

17 Ekim 2010 Pazar

Duyuru

Üzülerek belirtiyorum bir kitabı daha bırakmak ZORUNDA kaldım.
İnanın mecburdum.

Büyük bi beklenti ile alınan ve kenara atılan bir kitap. Kapak güzel, övgüler ilgi çekici, Mekan ( Afrika) yine çekici ve çeviri berbat, olaylar garip ( çevirinin kötü olması sebebi ile anlaşılmaz) üstelik Sadece Müslümanların, Afrikalıların BERBAT dünyasını anlattığı için Amerika''da En iyi kitap seçilmiş bi Aşağılama Kitabı.
Tek yapılan "Afrika kakadır,Müslümanlar daha da KAKA dır"ı kafanıza yerleştirmeye çalışmak.
Lütfen Almayın, değmez... 

Git Allah Aşkına

 Git Allah Aşkına,
Ne biçim bi kitaptı, neydi bu??
Acaip çekici bi kapak, extra bi iç kapak (o  da ayrı bi güzel) veeee berbat bi anlatım, bi dolu basım hatası, karışan isimler, sürekli atlayan olaylar; nihayetinde kandırılan okurlar...Tüm okuyanlara geçmiş olsun :))
 Ya inatla ve ısrarla bitirmek istedim, belki sonu etkileyicidir; belki ben boş kafalının biriyim ve olayın derinini göremiyorumdur,olurya yakalar "büyük insan" mertebesine erişirim diye..
ama anlaşıldı ki;
( şıklardan seçiniz)
A. ben boş kafalı bi cahilim ve çok etkileyici ve edebi bi romanı kaz kafam almıyor.
B. Bu kitap şişirile şişirile satılmış; benim gibi aklı ve ufku çok dar olmasada kocaman olmayan yani NORMAL olan biri için bile feci şekilde boğucu ve hatta öldürücü bir hal almış.
Tüm bunlardan mütevellit ben, kendim, naçizane huzurlarınızdan -izninizle çekilip- küçük aklımla, küçük aklıma uygun basit ktaplarla dolu dünyama gidiyorum.
Not: Sizi de beklerim {Zira küçük ama keyiflidir:)))}

9 Ekim 2010 Cumartesi

Emzirme Haftası


Gururla söylüyorum tam 23,5 ay emzirdim yavrumu. Tam 23,5 ay hem sabrettim, hem çok zorlandım., hem de başarabilmenin tadını, kuzumla aramızdaki Muhteşem, tarif edilemez, Allahın bir Lütfu olan bağı kurabilmenin çoskusu ile çok çok zevk aldım süt verebilmekten..
Hilalin el emeğinde gördüm ve yazmadan edemedim.
İlk 6 Ay mecburiyetten 12 aya kadar gelişebilsin,korunabilsin ve güçlenebilsin diye ve 12-24 ay arası ise Alerjik bir bünyesi olmasın, doğanın vereceği her gıdayı Allah benim vücuduma MUCİZEVİ bir şekilde verdi ve ben bunu kendi bencilliğim yüzünden bıraktırırsam Ömrüm boyunca bu çocuğun " süt hakkını" üzerimde nasıl taşırım ben bu "mucize"yi  HAYATTA BENİM İÇİN EN DEĞERLİ VARLIK OLDUĞUNU  idda ettiğim yavrumdan sakınırsam nasıl vicdan azabı ile yaşarım diye düşünerek başardım çok şükür.
Allah herkese kısmet etsin :))

30 Eylül 2010 Perşembe

Kördüğüm

Öyle uzak ki yerim

Uzakları aşıyor

Bütün özlediklerim

Benden ayrı yaşıyor

Ya herşeyim

Ya hiçim

Sorma dünya ne biçim ( en çok da burasını severim)

Bir kördüğüm ki içim

Çözdükçe dolanıyor

17 Eylül 2010 Cuma

Yardım edin a dostlaaaar.......

Biri beni durdursun, biri beni spora başlatsın, biri beni rejime başlamak konusunda motive etsin..........
İtiraf ediyorum tek başıma olmuyor..
Ben ki eskiden kocası tarafından bir zamanlar Catherine Zeta Jones' a ( hasbel kader, bi tesadüf eseri benzetilmiş ben) şimdi giderek yeni Cat' e benziyorum......
İmdaaaaaaaatttttt........

9 Eylül 2010 Perşembe

:) Bayram :)




Allah'ım çok zordu bu yıl oruç tutmak, bi o kadar güzeldi iftarda şükretmek, öte yandan zordu açlık çekeni anlamak; keyifliydi tok olanlardan olmak... 
İnşallah Bayram da bize verdiğin bir BAYRAM olur, herkes canı-ciğeri ile harika günler geçirir...

26 Ağustos 2010 Perşembe

ABD, AKP VE PKK 'EVET' DİYOR!..

 

ABD, AKP VE PKK 'EVET' DİYOR!.. 

19 ağustos 2010

19.Ağustos 2010

ABD, AKP
ve PKK
‘EVET’ DİYOR!


Açıkca anlaşıldı ki PKK ve yandaşlarının ‘boykot’ manevrası Atlantik ötesinden kararlaştırılmıştı. İnce hesaplar yapılmıştı. ‘Boykot-Hayır’ cephesi bütünleştirilecek, Halk ‘Hayır’dan uzaklaştırılacaktı.
Şimdi alenen ortada ki:
PKK ‘EVET’ diyor.
APO ‘EVET’ diyor.
BDP ‘EVET’ diyor.
AKP yalanlıyor ama iktidarın, ‘evet’e yol hazırlamak için adımlar attığını PKK liderlerinden Karayılan açıklıyor.
‘Ateşkes kararının devlet ile Öcalan arasında sağlanan temaslar sonucu alındığını’ söylüyor. ‘Görüşme talebinin Türkiye Cumhuriyeti devletinden geldiğini’ belirtiyor.
Ve Güneydoğu Anadolu’da faaliyet gösteren STK’lar bir bir dökülüyor: Hepsi koro halinde ‘EVET’ diyorlar . Güneydoğulu işadamları da ekranlardalar. İmaj konusu düşünülmüş. Pek Amerikanca! Üstlerinde bir örnek beyaz gömlekleri var.
‘EVET’ diyeceğiz!’ diyorlar. ‘Daha derin ve geniş kapsamlı bir değişim süreci başlayacak. Bu referandum aslında yepyeni bir anayasaya ön basamak olacak.’
Tercümesi ‘Güneydoğuya özerkliğin yolu açılacak!’

‘Baba, oğul ve kutsal ruh’!

Tablo net! Pazarlık ‘Sen bana Evet ver! Ben sana Özerklik!’ çerçevesinde gelişiyor.
İktidar ve terör örgütü arkalarında Amerika, ‘Baba, oğul, ve kutsal ruh’ olarak, hristiyan üçlemesini tamamlıyorlar.
Fener Patrikhanesi, Sümela’da Pontus’a ‘EVET’ çığlıklarıyla onlara eşlik ediyor.
Dengeyi kaçırmamak için, Ermeni kilisesinin Akdamar’dan atacağı ‘EVET’! çığlıklarını, referandum sonrasına ertelediler. ‘Van Ermenidir!’ korosunun sahne alışını, 19 eylülde planlıyorlar.

Baba, Oğul ve Kutsal Ruh, kararlı! Türkiye topraklarını BOP haritasına uygun biçimde bölmeye ‘EVET’ diyorlar!
Her birinin değişik sebepleri var. Ama oyunun kuralını Baba koyar. ‘Baba’, dünyayı işgal eden küresel şirketler. ‘Baba’, yerli işbirlikçi ve taşeronlara tabii ki hak ettiklerini verecek. En önemlisi, görevlerini layığıyla yaptıkları takdirde, onları deliğe süpürmeyecek.
Kutsal Ruha gelince, bu haçlı oyununda PKK’yı oynuyor. ‘Baba’ya yeni bir İsrail hediye etmek için çabalıyor. Görevi, en münbit maden ve petrol topraklarını Türkiye’den ayırıp dünyayı yönetme hevesindeki çetenin emrine sunmak.! Yeni kurulan devlet, devamlı kaos üreten bir makine olarak, Amerikan kılıcını, Ortadoğu’da sallayacak!
Bush söylemişti. Türkiye Avrasya’nın kilidi! Türkiye’den Çin’e kadar uzanan Avrasya, tüm dünyadaki doğal zenginliklerin dörtte üçünün sahibi!
Avrasya’ya açılan bu kilit kırılırsa, ‘tek dünya devleti’ne giden yol açılacak. Kaynakları giderek tükenen emperyalizmi, en az 100 yıl rahat yaşatacak ve savaştıracak, enerji ve madenler yağmalanacak!

Elazığ- Dersim- Diyarbakır hattı
!

Bu projenin önünde duran güç Türkiye’dir. Hükümetler tamamdır da halk ‘halledilememektedir! 100 yıldır tüm zaafları didiklenmektedir.
Boşuna Rize’den İskenderun’a hatlar çizilmemiştir.
Rize Çayeli Bakır yataklarından başlayın, Elazığ Maden’e, Palu’ya, Sivrice’ye oradan Diyarbakır Ergani’ye, İskenderun’a inin.
DÜNYA ÇELİK TRÖSTLERİ O HATTAN BESLENİR.
Almanya 2. dünya savaşına o bölgenin kromundan aldığı güçle girmiştir.
Atatürk’ün vefatından bu yana, dünya tröstlerinin gözü maden diyarı Maden’de, Ergani’de, Bakır diyarı DİYARBAKIR’da, gümüş kapısı DER-SİM’de (bkz C. Özakıncı) ya da Tunç elleri Tunceli’dedir. Yani Elazığ- Dersim- Diyarbakır hattında 100 yıldır yaratılan kaosun nedeni bellidir.
Lütfü Ergene dostumuz, muazzam arşivi ile bana ışık oluyor. Bakın ne diyor:
‘Yıl 2010. Başta Almanya, İsveç ve Norveç olmak üzere dünyadaki çelik üreticisi ülkelerin yıllık ortalama bir milyon ton civarında ham Krom ihtiyacını karşılamaya devam eden Türkiye, bir çılgınlık sonucu hala Krom destekli -yani nitelikli- çelik üretememektedir.
Türkiye'de Demir Çelik İşletmeleri diye boy gösteren fabrikalarda ise ne yazık ki neticede basit anlamda inşaat demiri üretilmektedir.
Nitelikli çelik üretmek için gerekli olan ham Krom'u ferrokrom haline dönüştürme faaliyetinden, Elazığ Ferro Krom fabrikası özelleştirilip kapatılarak vazgeçilmiştir.’

Tıpkı İskenderun Demir Çelik’in kuruluş aşamasında ABD, gizli raporlarla ‘Türkiye’deki bu gidişin durdurulması’ emrini verdiyse (Bkz. A. İlhan Hangi Atatürk), Ferro krom’un da akibeti farklı olmamıştır. Türkiye her ağır sanayi adımında engellenmiş, ‘Sen ham maden sat! Yoksa bedel ödetiriz!’ denmiştir.

‘EVET’ ile paylaşılacak Hazine!

Kısacası bölge bir hazinedir. Küresel çete, ÖZERK KÜRDİSTAN aşamasında, bu hazineyi bölge ileri gelenleri, işadamları, örgüt yandaşlarıyla ‘paylaşacağı’ mesajını yaymaktadır. Aynı anda ‘işine bakmaktadır’!
(Afganistan’da Irak’da da aynı mesajları vermişti. İşgal başladığında önce içerdeki yandaşlarını temizledi. )
Küresel çetenin en önemli işi, kucağında büyüttüğü siyasiler, ekonomistler hukukçularla önündeki tüm engelleri kaldırmak için bir Anayasa yapmaktır.
Bunun ilk aşaması olan REFERANDUM yasadışı şekilde gündeme taşınmıştır.
EVET için ‘Yedi düvel’ çalışmaktadır. Çünkü EVET, Ergani, Çayeli, Tunçeli, Maden kromu, altını bakırı gümüşü petrolü demektir.
O nedenle, ABD ve Avrupalı büyükelçi ve konsoloslar, ‘EVET’ çığlıkları atarak yurdun dört bir yanını dolaşmaktadır.En çok ziyaret edilen bölge ne hikmetse (!) ELAZIĞ- ERGANİ hattıdır. (Dipnot 1)
Onlar küresel şirketlerin memurlarıdır. 300 küsur yabancı şirket , ŞİMDİLİK, Danıştay ve Anayasa mahkemesi engelleriyle ‘uğraşarak’ bu servete el koyabilmektedir. Yeni Anayasa ile önlerindeki tüm engeller kalkacak, hazine ayaklarının dibine düşecektir!
İşte bu nedenle dünyayı yöneten küresel şirketler koro halinde ‘EVET’çidir.
EVET ile ele geçecek servet, Suriye sınırında 4 trilyon dolarlık petrol, (dipnot 2), güneydoğunun münbit topraklarında yatan bakıra yani altına, gümüşe, kroma, doğrudan el koyma imkanı.. Servetin boyutunu siz hesabedin!

Selim Kotil, küresel çetenin ,iktidarla üleşiminden örnekler veriyor:
‘Örneğin İsrail devletini kurduran Rothschield ailesi ile Başbakanın damadının genel müdür olduğu Çalık Grubu, Anatolia Minerals firmasında % 50 şer ortaklar. Bu firma 4 milyon dönüm arazi kapatmış durumda.
Fethullah Gülene yakınlığı ile bilinen Koza Grubu 6 milyon dönüm arazi ve 500 ruhsatla bu işin en önünde.’

EVET için her şey mübah!


İşte bu üleşim nedeniyle, AKP hükümeti, Yabancılara Toprak Satışı Kanununu Yargıya takılmadan geçirmek zorunda. Tapu kanununu çıkarmak
Yabancı Şirketlerin Taşınmaz Mal Edinmelerine izin vermek zorunda.
Bunların önünde duran yargıyı ezip yoketmek zorunda.
EVET çıkarsa, bu yağmaya karşı açılmış tüm davalar kapanacak. Küresel ‘Baba’ topraklara madenlere petrole el koyacak, ‘Oğul’ deliğe süpürülmeden koltuğunda kalacak ve hazineden pay alacak, ‘kutsal ruh’ kukla devletten pay kazanacak, saraylarda yaşayacak. Feodal ağalıktan krallığa sıçrayacak. Yöre halkı acından ölmeye devam edecek. Bugün Silvan’da iftarını açacak ekmeği olmadığı için kendini asan ‘Hacı’nın, iftar açmak için gideceği bir evi de olmayacak.Bu kabus gerçekleşirse, Güneydoğu Anadolu, Afganistan , Pakistan ve Irak halkının kaderini paylaşacak!


Bu bir yedi düvel oyunudur. Ve oyunun son perdesidir.
Bu oyunda batının 300 küsur şirketi, ağzından salyalar akıtarak, diş geçirdikleri doğal zenginliklerimize el koymak için yeni Anayasa beklemektedir.
Durum artık PARTİLER ÜSTÜ bir durumdur. Ne yazıkki gerçek bir muhalefet uzun yıllar önce budanmış ve yeri boş kalmıştır. Lider olabilecek kişiler öldürülmüş ya da içeri tıkılmıştır. EVET’in geçmesi halinde, ‘aydın’ sıfatlı pek çok kişi de aynı akibeti paylaşacaktır. Görev HALK’ındır!
Hangi partiye yakın olunursa olunsun, Türkiye’nin Bekası için, bu milletin geleceği, varlığı, devamı için, emperyalist odakların son oyunu bozulmalıdır!
HAYIR demek farzdır.


Banu AVAR
banuavar@superonline.com
www.banuavar.com.tr






DİPNOT:
Tarih: 28 Temmuz 2009

Konsolos Hallberg Elazığ'a geldi
ABD Adana İkinci Konsolosu Kurt Hallberg, Elazığ Belediye Başkanı Süleyman Selmanoğlu'nu ziyaret etti. Konsolos Hallberg, Selmanoğlu'nun makamında gerçekleşen ziyarette Türkiye'nin Adana veya Ankara'dan ibaret olmadığını, büyük bir ülke olduğunu belirterek, ''Türkiye, büyük ve zengin bir ülke. Bu yüzden daha iyi tanımak için gezmemiz lazım'' dedi. Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinin devam ettiğini ifade eden Hallberg, Türkiye'nin ekonomisinin küresel krize rağmen iyileştiğine işaret etti.
Başkan Selmanoğlu da Hallberg'i ağırlamaktan mutluluk duyduğunu söyledi. Türkiye'nin büyük bir devlet olduğunu kaydeden Selmanoğlu, ''Küresel kriz gelse bile Başbakanımızın kaydettiği gibi teğet geçmektedir. Alınan çok güzel radikal kararlarla ülkemiz inşallah önümüzdeki dönemde daha rahat edecek, ekonomi daha rahatlayacaktır. Türkiye gerçekten Avrupa'da hissedilebilir şekilde büyük bir devlet, ekonomisi büyük. İnşallah daha güzel günleri birlikte yaşayacağız diye düşünüyorum'' diye konuştu. Selmanoğlu ve Hallberg bir süre basına kapalı olarak görüştü. Hallberg'in Elazığ'daki ziyaretlerinin ardından Diyarbakır'a geçeceği öğrenildi.

Tarih 26 Mart 2010…
Avusturya Büyükelçisinden Vali Erol’a Ziyaret
Bir dizi incelemede bulunmak üzere Elazığ’a gelen Avusturya Büyükelçisi Hiemaria Gürar Elazığ Valisi Muammer Erol’u makamında ziyaret etti.
Bugün Elazığ’a gelen ve bir dizi incelemelerde bulunacak olan Avusturya Büyükelçisi Hiemaria Gürar Elazığ Valisi Muammer Erol’u bu sabah makamında ziyaret etti. Büyükelçi ziyarette Elazığ Valisi Muammer Erol’dan Elazığ ile ilgili bilgiler aldı.
Ziyaretten sonra bir değerlendirme yapan Avusturya Büyükelçisi Hiemaria Gürar, sadece Ankara’da kalmak istemediklerini, zaman zaman Türkiye’nin değişik bölgelerine ziyarette bulunduğunu ve bu kapsamda Elazığ’a geldiğini ifade etti. Elazığ’a ilk defa geldiğini ifade eden Avusturya Büyükelçisi Hiemaria Gürar, Elazığ’ın ekonomik potansiyelleri hakkında bilgiler alacağını belirtti. Avusturya Büyükelçisi Hiemaria Gürar, Fırat Üniversitesine de bir ziyarette bulunacağını kaydetti.
Elazığ Valisi Muammer Erol ise ziyareti anısına Avusturya Büyükelçisi Hiemaria Gürar’a bir kilim hediye ederken, büyükelçi de Elazığ Valisi Muammer Erol’a Avusturya’yı tanıtan bir kitap takdim etti.
Kaynak: http://www.elazig.gov.tr/h1090-avusturya-buyukelcisinden-vali-erola-ziyaret.html

DİPNOT 2
Mehmet Emin Koç yeni mesaj’da yazdı:
‘AKP hükümeti, Suriye sınırımızdaki 2 Kıbrıs büyüklüğünde mayınlı araziyi İsrail’e, temizlemek karşılığında hiçbir bedel almadan sadece mayınları temizlemek karşılığında 49 veya 99 yıllığına İsrail başta olmak üzere ecnebi firmalarına devretmeye çalıştı.
Anayasa Mahkemesi iptal etti. (23 Temmuz 2009)…
İngiliz Specialist Gurkha Services Şirketi ile ortak Pekkan Şirketler Grubunun Başkan Yardımcısı Adnan Volkan Pekkan, Suriye sınırındaki mayınlı arazide en az 4 trilyon dolarlık petrol rezervi bulunduğunu açıkladı
BAnu AVAR'ın  internet sitesi     http://www.banuavar.com.tr

25 Ağustos 2010 Çarşamba

"HAYIR" lı RAmazanlar

Bolluk, bereket, iyilik, aklı başındalık ve kabul olan dualarınızla geçen bi ramazan olması duasıyla,  "selam" lar ve " selamet" ler  ve "Hayır"lı Ramzanlar isterim Allahım'dan; hepinize :))

18 Ağustos 2010 Çarşamba

TÜRKAN

 Geç kaldım
okumak için,bu kadar etkilenmek için ama yine de yetiştim yaptığım işi  "hakkı"  ile yapanların, gönül rahatlığı ile göçüp gidebileceğini öğreten
bi kitabı okumaya, KİTAP da şahane idi, insan (TÜRKAN) da şahane İMİŞ,
cep boyun fiyatı ve kalitesi de şahane imiş.......

27 Haziran 2010 Pazar

Gelicem az kaldı.....

Valla geliyorum,
Özledim asslında yazmayı, hem de çok ama...
Nası desem kola sığan karpuzlar da bi yere kadar....
ara sıra dinlence veriyorum bazı uğraşlarıma, şimdi sizin mola bitcek şekerim...
Yani az kaldı, geliyorum :D

9 Mayıs 2010 Pazar

Ben ANNEYİM


Dünyanın en felaket, en korkunç, en rezil şeyini
Dünyada CENNETİ görmek olarak yaşamak;
Kuzusuna hayran tüm arlkadaşlarıma ithafla; bu ifade ile tanımlarım :)))

27 Nisan 2010 Salı

Keçi boynuzu (Harnup)

Şekerim ben bi süredir rejimdeyim,
Ama bildiğin eni konu çatır çatır
{tamam sadece1 hafta çatır, 2. hafta arada sadece 3-4 dilim baklava ya da 2 tabak yemek gibi masum kaçamaklar yaptım :)))}
Ama valla bu hafta çok çok ciddi bir rejim içerisindeyim zira epi topu 2 kilo vercem;
ben de dedim "İYİSİ Mİ ACILI SANCILI OLSUN
AMA ÇABUK BİTSİN"
çünkü benim bünye yeterli miktar beslenemezse ( ki bu bir fil meblağsıdır) sapıtır.
ayrıca yine aynı bünye rejim lafını duyunca normalde tükettiği GÜNLÜK 1 KİLO ŞEKERLİ-tatlı-ÇİKOLATALI karışım aşermesini 4-5 kiloya çıkarabilme ihtiyacına girer.
Ondan sebep; zordur Çalışkan kişisinin rejim yapması....

Ve fakat günlerden birgün, okulda zevk için tükettiğim ODUN cinsi Keçiboynuzunun+Adıyaman BESNİ üzümünün beni hem tok tuttuğunu, hem tatlıyı canımın çektirtmemesini sağladığını hem de bağırsaklarımı tam potansiyel çalıştığını farkettim.
Ve takdir edersiniz ki ertesi gün direk ÖLDÜRSÜN AMA PROTEİNLE BESLETSİN rejimime başladım.
Bu arada haftada 3 kez 20 dk lik pilatesime devam ettim.
Sonuç 1 hafta da 2 kilo verdim ama ne canıım bişe çekti; ne de açlıktan midem kazındı.
Yani temel olarak rejimden fark bu idi.
Zira bu DATLI bünye 30 senedir (ki aslen 32 dir) hiç bu kadar aç kalıp iştahsız olmamıştır
( Canım kocama aşık olduğum hafta hariç)
Neyse şekerim evli barklı kadınlar olarak yeniden aşk zorsa KEÇİBOYNUZU çok YAŞAAAAAAAA !!!!!!!!

18 Nisan 2010 Pazar

VELEV Kİ ÇOK YOĞUNSUN :))))


Evet gerçekten inanılmaz bi tempodayım, koltuğumun altına sıkışan karpuzlardan ençok SAĞLIK olanı düşüp düşüp eziliyor, şükür ki henüz kasa sağlam,
ancak ben bundan MAZOŞİSTce bi zevk alıyorum...
Neden?
Galiba çatlaklım seviyem giderek arttığı için :)))
Okul,
ev,
okumak,
uyku,
spor,
gezme- tozma,
haftasonu ÇUCUĞUMLAN ilgilenme,
blog,
23 MİSAM ( kızımın ifadesi ile) kutlama çalışmaları,
Okulda voleybol bilemedin; masa tenisi maçları (tamam pinpon henüz çalışma seviyesinde)
Aşırı yemek yapma,
Haftada bir akşam 4-5 ailelik misafir çağırma ağırlama.......
Yaziyim mı daha?
Yok zaten yazamam çünkü bittti :))

Neyse şekerim
İşte bu arada Velev ki Ciddiyim de kendine bi zaman yaratıp bitti;
Valla iyiy de oldu
yok bitmesi diil okuması
Gülse Birsel sevdiğim, saydığım çok BAĞAAAANDİĞM ve çokca da güldüğüm bi mizahçıdır.
Ben şahsen, bizzat kendim öpüyorum ellerinden
El dedim neden Ay şekerim ben 79 doğumlu bi insan olarak henüz 30 yaşında minik küçük tefecik bi insan olarak ablalarıma sayar; öpeceksen ellerini tercih ederim :)))

Ha! merak eden varsa akşama bizim yemek ÇİN SALATASI ........

11 Nisan 2010 Pazar

SİLDİM SONUNDA

neyi mi?
Reklam alayım niyeti ile koyupta, saçma sapan RUS ARKADAŞLARI bloguma dolduran 5  krş da kazandırmayan LOGRO reklamlarını;
vatana millete hayırlı-uğurlu olsun.
Eh bari rahatsız olan herkesden de ÖZÜR diliyim; gönülleri ferahlasın :))))

10 Nisan 2010 Cumartesi

uf , çok işim var

Yormayın beni bu ara olur mu?
Çok işim var valla..
Çocukların notunu giricem,
Kitap seslendirmemi ( ACİLEN) bitiricem,
23Nİsan Çalışmalarına devam edicem ( her gün dans çalıştırcam kuzularımı),
Her öğlen voleybol oynuycam,
haftada 3 gün PİLATES yapıcam,
Beni beğenmeyen kocama Daha çok yemek yapıcam ( Az geliyomuş yaptıklklarım da)
Hepsinin üstüne 3 kilo daha vericem,
bu hafta perşembeye 20 kişilik misafir alıcam tüm bunları da 3-5 günde bitiricem,
Üsteik bu arada da kızımı ihmal etmiycem.....
ALLAH AŞKINA YORMAYIN BENİ
Bİ DE SİZLE Mİ UĞRAŞCAM???
( BAK ŞU GÜN OLDU DAHA LOST'U DA SEYREDEMEDİM :((((

5 Nisan 2010 Pazartesi

23 NİSAN KUTLU OLSUUUUNNN

Yada daha doğrusu
23 Misam tutlu olsun....

"Sağki hey tağafta vay biy düüüğüün,
bu dün em şelefli em muttu düüüğn
Budün 23 misam, hep yeşeyle doluğyoğ misam..."

Annesini biricik Atatürtkçü ve Cumhuriyetçi kızı BERO tarafından seslendirilmiş
DÜNYANIN en GÜZEL 23 ŞARKISI :)))

29 Mart 2010 Pazartesi

HAYALBEMOL' un dediği.....


Yazımın sebebi Hayalbemol'un işte bu yazısı
İşte bu yüzden güzel ya filmler ve kitaplar,
sadece 1-2 gün yaşıyosunuz filmdeki olayı, ya da kitaptakini 3-5 gün.
yok benim için dizi -mizi,
bay geliyor bana FERHUNDE'NİN nin acıklı acıklı bakıp 3 derin nefes sonrası "şevkeeeet, ( 3 derin nefes daha) yakacağım sizi" demesinden.
şu internet mereti bile güzel, hiç değil yazıyosun birine; sesinle değil, lafınla sohbet ediyosun.
Ha bir de; bu sebepten odasında oynamalı imiş çocular ve yalnız olmayı; birileri onları eğlendiemek zorunda kalmadan eğlenmeyi öğrenmeli imiş..
benim kızım gitmek zorunda odasına ,alabildiğine dağıtmalı oraları ve sonra sorumluluk bilinci ile toplamalı, döktüğü meyve suyu yüzünden azar işitmeli..
ki böylece yaşamalı hayatı ve duyguyu, bön bön bakıp tv ye izlememeli sadece..
annesinin evi kirlenmesin diye tv karşısında boş bakışlı bi çocuk olmamalı..
sonra ölüme ne kadar çabuk alıştırdı bizi diziler, "ah ölmüş yazııııık" diyip bi taraftan da iştahla çay içip kuruyemiş götürüyoruz TV de,
sonra "Silah ne güzel bişey DE Mİ??"
çocuklar nasılda seviyo dizilerde silahı ( film gibi diil işte diziler, filmi 2 saat izle çocuk odasında oynasın, sen izle kapat; ama dizi öyle mi her hafta 3.5 saat silah var orda, birinde göremese diğerinde görüyo)
Ay ne diyodum -tamam- Silah ne güzel bişey DE Mİ?? sen her hafta izlet çocuğa sonra niye okul bastı??????
Ay sonuç itibari ile ( velhasılı);
Ne benim hayatımı etkilesin uyduruktan dizi, ne de yavrumun....

23 Mart 2010 Salı

1 AKŞAMDA ÇANTA ÇIKARMA

1 akşamda çanta nasıl örülür,
ANLATİYİM; şöyle...
Derya BAYKAL ablamızın tarifi ile
1 kocaman derya tığ alınır ( hani şu kocaman parmak kalınlığında olan)
Ya fotosunu bulamadım ama sanırım anladınız.
19- 20 zincir çekilip,
etrafı tam bir tur sık diş ile geçilip çantanın tabanı yapılır,
üzerine direk ikili trabzan çekilerek istenen uzunlukta örülür,
üst sırada başka çantadan (eski) kesilen ya da malzemeciden alınan kulplar tığ ile örülerek sabitlenir,
son sıra yine sık diş ile geçilir çanta havalı hala getirilir,
en sonda üzerine adedi 25-50 kruş arası değişen çiçekler silikon tabancası ile tutturulur.
2 milyon çeşit renk yapılıp eşe dosta dağıtılır :)))

21 Mart 2010 Pazar

Kahrolsun 18 mart

18 mart yada 12 mart hiçi birşey ifade etmiyor bana..
ben 29 ekime de kızgınım 23 nisan'a da
hatta 10 kasıma da gıcık oluyorum...
boş bi kutlama hepsi ya da anma,hele de okullarda...
bomboş bi anma idi bizim tören basit anlamsız, geçiştirilmiş....
İstemiyorum ben anlamsız şeyleri
18 mart ta şiir okunması değil istediğim ya da tv de gördüklerime gözlerimin dolması....
Ben her hafta 5 gün 30 saat derste, "Yaşyoruz; Böyle yaşıyoruz,çünkü  bunları Ata ve Şehitlere borçluyuz"
Matemetikte" biliyorsunuz di mi, üçgen Ata'nın bulduğu bi kelime"
beden eğitiminde " atatürk iyi bi spocuydu" demeyi,
Her gün andımızı okurken "ne mutlu, TÜRKÜM diyene!" diye içten gelen bir coşku hissetmeyi,
Her Pazartesi ve cuma İSİTKLAL MARŞIMIZI okurken bayrağa bakmayı ve okurken ne demek istediğimi
Din Kültürü dersinde şehit olmanın, önder olmanın, ecdadımıza rahmet okumanın ne demek olduğunu,; önce kendime sonra çocuklarıma hatırlatmayı, anlatmayı ANLAMLI buluyorum.
ben önce yaptığım işe sahip çıkıp, geçiştirmeden; bunu vatana milllete baorç ama kendime de sahip çıkarak yapmayı anlamlı buluyorum
Anma törenini anma yaparak
kutlamaları da coşarak yapmayı anlamlı buluyorum.
Kaçımız için 29 ekim sadece tatil anlamına gelmiyor?
Neden sanki bi ara yaptığımız gibi konserle, coşarak "4 temmuz" gibi bayram olarak kutlayıp, çocuklarımız bayram gibi sevdirip; daha anlamlı kılamıyoruz ki...
İstemiyorum ben devlet töreni, TV de uyduruk bi haber, iki damla gözyaşı....
Ben hayat tarzı, bayram çoşkusu, gerçek bir anma istiyorum...
Herşey hakettiği gibi olsun istiyorum

SAPITTIM YİNE....

 Valla yine sapıttım,
Deli gibi okumak niye ki?
Geliyolar işte bazen bana...
anlaşılan geçene kadar bu fırtına..
Bu tempoda;
1 haftada 3 kitap bitecek...
Tabi dünyadan Geçilecek....

 Ne mi bu hızda okuduğum;
seri yaptım kendime 
judith McNaught'tan
3 ü 5 i bitmişti çok önceden
 2 si de bu hafta bitti
Araya bi Ayşe Kulin Nefes Nefese
bu arada 2 tane Çocuk eğitim kitabı
Haftaya bolca kitap seslendirmesi de yapcam
( söz verdim bitcek en kısa zamanda)
Aslında kitap okumak da boş ve önemsiz bu iş yanında
İyisi mi ben bitiriyim Sen Gelmeden Önce' yi
Yapayım paşa paşa seslendirmeyi
(Kalsın de mi ötekileri?)
ALLAH KİMSEYİ SAPITMASIN
KİMSEYİ .............

17 Mart 2010 Çarşamba

İNCİRLİ TATLI

"bu tatlı Herkese TATLI"
Evet bu tatlıyı anlatan ifade bu, bu sebeple adını değiştiriyorum:

BU TATLI HERKESE TATLI

Kek

6 tane İNCİR ( 2 su bardağı sıcak suya küçükçe doğranıp 10 dk ıslanacak)
4 YUMURTA
1,25 (yani 1 bardaktan biraz fazla ) su bardağı ŞEKER
1 Avuç iri kıyım CEVİZ
1,25 un (aynen yukardaki mantık)
1 paket KABARTMA TOZU

Şerbet

2 su bardağı sıcak SU (İncirleri içinden çıkardığınız su)
2 tatlı kaşığı NESCAFE
3 yemek kaşığı ŞEKER

Muhallebi

2 yemek kaşığı NİŞASTA ( tepelemeye yakın)
2 yemek kaşığı UN (tepelemeye yakın)
5 yemek kaşığı ŞEKER
1 litre SÜT
+ inerken 50 gr MARGARİN
+ soğuduktan sonra 1 paket KREM ŞANTİ


Öncelikle muhallebiyi yapıp; margarini karıştırıp, kenara alın ki soğusun...

Keki yapıp yağlanmış tepsiye dökün
Keke en son ceviz ve inciri ekleyin (sudan kaşıkla süzerek çıkarın, biraz sulu ve ılık olması keki daha da iyi kabartıyor) 
170- 180 derece fırında üzeri ŞÖYLE olana kadar pişirin.


Fırından çıkarıp çatalla 50-60 ya da 100 kez delin :)))
Sonra üzerine incirleri ıslayıp lezzetinin yarısını geçirttiğiniz suyla yapılmış -ve eksildi ise 2 su bardağına tamamlanmış- şerbeti kaşık kaşık yavaşça dökün, her tarafa emdirin.
Atın balkona soğusun..
Muhallebiniz de soğumuştur, muhallebiye kremşantiyi ekleyip bi güzel çırpın..
Şerbetli kek biraz ılıyınca çırpılmış muhllebiyi üzerine dökün, buzdolabında 1 gece bekletin...

Yanına kurabiye olarakda Çalışkan Arı Çiğdem'in MUHTEŞEM Bonibonlu Kurabiyelerinden yapıp her tür misafirinizi mutlu edin...
{ Kızımın misafirleri(bu güne kadar ağırladığım en önemli misafirdi benim için), Kocamın misafirleri ve benim misafirlerim de art arda denendi, ONAYLANDI :)))))))}

16 Mart 2010 Salı

Esirgemeden..........

 Kanaltürk'teki programı izlerken aldığım haz tarif edilemezdi...
Hayatımda ilk defa; acımadan ya da "vah vah" demeden evvel,  "AFERİN BANA" dedim kendime.....
Hayatımda ilk defa 30 yaşında bi işe yaradım..
Yarın belki de BENİM DE BAŞIMA gelecek olan ENGELLİLİK için, sevgili kardeşlerim için kitap seslendirdim, koskocaman bir yapının harcında KUM TANESİ oldum....
AFERİN BANA......
ESİRGEMEDEN
ESİRGEMEDEN 
Çocuk Esirgeme Kurumları’ndaki engelli çocuklar umutların umutları hep yeşerecek...
Türkiye’nin en büyük isimleri, Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumları’ndaki engelli çocuklarımızın  umutlarını yeşertecek“ESİRGEMEDEN” projesinde bir araya geliyor.

Projede yer alan dev isimler, albümde kendilerine eşlik eden engelli partnerleriyle canlı performanslarını sergileyeceği bu anlamlı GALA gecesi Saat 00.15’te sadece Kanaltürk ekranlarında. Sakın kaçırmayın!

Sanatçılar ve Partnerleri :
Sezen Aksu ‘Söz’ adli şarkısında down sendromlu 11 kişilik koro ile,
Ajda Pekkan ‘Sen İste’ adlı şarkısında down sendromlu Ayşe Ağaoğlu ile,
Nülüfer ‘Anlat Arkadaşım’ adlı şarkıda görme engelli Sevda Bozbay ile,
Emel Sayın ‘’Sorma’ adlı şarkısında bedensel engelli Yıldız Suna Aktürk ile,
Levent Yüksel ‘İkinci Bahar’ adlı şarkısında bedensel engelli Seyran Ormankurt ile,
Mor ve Ötesi ‘Büyük Düşler’ adlı şarkısında görme engelli Nezih Atik ile,
Sibel Can ‘Lale Devri’ adlı sevilen şarkısında görme engelli Şilay Turhan ile,
Yavuz Bingöl ‘Kara Tren’ adlı şarkıda bedensel engelli dokuz kişilik koro ile,
Olgun Şimşek zihinsel engelli Murat Akıl bağlaması ile.
Yüksek Sadakat’in ‘Aşk Durdukça’ adlı şarkısında ise işitme ve konuşma engelli 15 kişilik bir topluluk işaret diliyle eşlik edecek.

Gecenin Sunuculurı:
Meltem Cumbul, Halit Ergenç, Kıvanç Tatlıtuğ, Demet Akbağ, Özgü Namal, Oktay Kaynarca, Meral Okay, Arda Turan, Emre Aşık, Cansu Dere, Sinan Tuzcu, Fırat Çelik, Hande Ataizi, Hande Subaşı , Ali Sunal, Begüm Kütük, Dolunay Soysert, Engin Altan Düzyatan, Ezo Sunal, Selçuk Yöntem, Zeynep Özder, Emre Altuğ ve daha birçok ünlü isim.
Galatasaray Spor Klübü Tekerlikli Sandalye Şube Başkanı Dilara Endican'ın öncülüğünde ESİRGEMEDEN  projesi bir çok engelli çocuğun umutlarını yeşertiyor.

15 Mart 2010 Pazartesi

Yünlü Çiçekden Küpe

Kardeşceyzimin yünden çiçeği idi bunlar,
Çamla ( kısaca Çiğdem abla anlamında ) " BİŞİY YAPSANA BANAAAA"
 diyerekten tutuşturduydu elime..
Ben de sadece küpe halkasına geçirdim...
Güzek oldu kız vallaha :)))

14 Mart 2010 Pazar

Peçeteliğin kolayı

 
bu peçetelikleri OÇEM de yapmış, satmış;  kermesimize bolca da kazanç sağlamıştık...
Şimdi ben onlara yeni süs yaptım, şekillerdeki gibi katlayıp silikonladım

ardından sipiral tele geçirilip ucu kıvrılmış boncuklara silikonla yapıştırdım.
Ha bu arada söyliyim, spiral biraz büyükse güzel de bilezik oluyor :)))

13 Mart 2010 Cumartesi

Çokca Artmış Pilavdan Salata

Bu da annemin çokca artmış pilavı,
tarafımdan itina ile Çin Salatasına çevrilmiş hali ile....
Çin Salatası BURADA, yalnız sadece salatanın yağını azaltmayı unutmayın....

4 Mart 2010 Perşembe

EJDERHA DÖVMELİ KIZ


Popüler bi kitap ama aslında kitabı okurken çoook çok zevk alıyosunuz.Ve size "bomboş bişeymiş bu yaa; Amaaaann, boşuna  vakit kaybettim" dedirtmiyor.
Filmi yapılacak kadar etkileyi bir öyküsü,zengin anlatımı,iyi tasvirleri var.
İnsanda merak uyandıracak tavizler verebilen,egzantrik karakterleri mevcut
Üstelik tasvirler uzun ya da sıkıcı değil.
Yalnız kitapta çok fazla basım hatası ile de karşılaşıyorsunuz.(Özellikle isimlerde).
Kesinlike Çok tutacak bir seri MİLLİENYUM Serisi.İkinci ve üçüncü kitabı merakla bekliyorum.
Ne yazık ki yazarımız; Stieg LARSSON kitabın çıktığını göremeden ölmüş.
Garip bi şekilde bu da sizde merak uyandırıyor. ( Sapık mıyız ne??)
Ama ah keşke adamcağız bu kadar şahane bi eserin taptığı patırtıyı görseymiş.
Not: Kitap Avrupa Sinemesı tarafından filmlenmişse de karşınızda gördüğünüz şey; tam bi FİYASKO...
İnanın kitap okurken çok daha ii bi film izliyosunuz :)))
Tüm Milenyum Serisi hayranlarının tek TESELLİSİ, Hollywood Sinemasının bu olaya el atacak olması sanırım :))
İşte siz o zaman görün, gişe hasılatı neymiş :)))

1 Mart 2010 Pazartesi

Ev yapımı TEREYAĞI ( en ŞAHANESİNDEN)

 ÇALIŞKANARI TEREYAĞI ( 1000gr )

Yaklaşık 4 yıldır kendim yapıyorum tereyağımı, hatta artırıp anneme bile veriyorum.
Tarif kolaymış da ben bulup öğrenene kadar epey eziyet çektim...
Ama değdi Valla...
Sağolsun Ece'cim öğretmişti en sonunda yöntemi,
Tabi bendeniz ÇALIŞKANARI herzamanki gibi sadece MÜKÜMMELLEŞTİRDİM :))))
 öncelikle sütü pişirip en az 24 saat buzdolabında bekletin..
Yukardaki gibi kaymak yapsın...
bir kaşık ya da kevgir kaşıkla kaymağı mümkün olduğunca sütsüz saklama kabına alın, başlatın bekleme işini..
 
Yeteri kadar kaymak birikince (3-4 haftada bir yaparım ben bu işi) Kaymağı 1 gün dışarda bekletin kıvama gelsin...
Peşinden mikser yada robotta krema kıvamında 10-20 dk çırpın, yukardakine benzesin :)))

Ardından üzerine 1 su bardağı kadar kaynar su ekleyin, yukardaki gibi eriye-köpüre çırpın..
Peşinden içine 9-10 küp buz atılmış buzlu suyu (3su bardağı kadar), buzları tam erimeden içine dökün; aşağıdaki gibi pütürlü görünüm alana ve kaşığa gelene kadar çırpın.. Oda şu aşağıdakine benzesin, eğer benzemezse tekrar buzlu su ekleyin,olacaktır.













 
Ardından kevgir kaşıkla yağı dışarı alıp suyu atın...
Bu işlemi 3 kez daha tekrarlayın ta ki; yağın suyu "ayran içilmiş bardağa su konmuş" rengini alana kadar  :)))))
Sonuçta elinize geçen yağ da ŞUDUR :
Ve sanırsam ben 20 kilo sütten 1kg tereyağı elde edip çok çok da kullanarak 1,5 ay da tüketiyorum bu yağı...
Sorarsanız süte ne oldu diye, kendisi çoğunlukla yoğurt olur ve bana yağsız oluşu sebebi ile daha da sağlıklı geliyor..

Vallaha biz ailecek yiyoz, içiyoz; güzelleşiyoz :))))
 YARASIN Dİ Mİİİİ???

27 Şubat 2010 Cumartesi

:::::::::::::::DOĞAİÇİNÇAL:::::::::.

 http://vimeo.com/6902099


Ya mükemmel olmuş,
Tüm çalışkan arı profil özelliklerim arasında saymayı unuttum ki;
Ben bi BİYOLOĞUM...
ee şunu da paylaşmazsam ayıp olur :)))

23 Şubat 2010 Salı

Brokoli Salatası Böyle Yapılır, Öyle Diil....

bu salata Balık yanında yenir, yerken hadi ya ben bunu niye daa önce düşünemediim diye, hayıflanılır : )))
Sorun diil şekerim muhteşem Çalışkan bilemediğinizi bildirir, bulamadığınızı buldurur ve hep sizin için ÇALIŞIR...

Brokoli- Karnabahar Salatası (Balık İçin)

1 küçük demet brokoli ( çiçek gibi ya bunlar)
1 küçük demet karnabahar
2-3 kaşık nar ekşisi sosu ( herzaman ki yönten sos değilse 1 kaşık şeker atcaz)
2 diş sarımsak
Zeytinyağı verde
3-4 adet domates
çok az (1-2) damla limon, şifa niyetine

Biz brokoliyi seven bi aile olsak da Özdemir's olarak;karnıbaharla yıldızımız sadece kızartma ile barışıktır, eh malum bu da pek sağlıklı olan diildir..
O zaman sağlıklı yemek vaktidir :))))
Mümkünse buharda olmadı az su ile düdüklüde sadece fıs sesi gelene kadar tutulup hemen ocaktan alınıp vitamini öldürülmeden haşlanır.
Yalnız parçalayın diye yazmadım onu da bilin yani...
Tabağa almadan biraz daha küçülterek doğrayın ki tad iyice harmanlansın salatada..
sonrası yapanlar bilir roka salatası tarifne çok benzer..
Domatesleri  küp küp doğrayın,
Sarımsağı rendeleyin,
tuz, yağ,narekşisi ve limonu domatese döküp bi güzel karıştırın,
Kenarda azıcık bekletin domates sulansın,
Brokoli ve karnabaharı tabağa alıp bu karışımı da ekleyin,
İster karıştırıp yiyin, ister süslü dökün; havalı olsun...
Bizde herşey KEYFEKEDER :))))


Daha önce de  Şurada mısırlı Brokoli Salatasaı tarifi vermiştim...
İddalıyım şekerim, yoğutlusu felan halt etmiş; brokoli en güzel böyle...